Can Dündar'ın 27.10.07 tarihli köşe yazısı...
Önceki gün arkadaşımın bürosunun kapısı çalınmış. Açmış, komşusu:
"Siz niye bayrak asmadınız?" diye sormuş, çatık kaşlar ve sert bir tonlamayla...
"Hay Allah... unutulmuş... asarız" diye bir şeyler mırıldanmış arkadaşım...
İçerden "Mecburiyet mi var?" diye diklenen biri hemen susturulmuş.
Bir bayrak buluşturup asılmış cama, acele ve endişeyle...
"Mahalle baskısı" mı demiştiniz?
Alın, bu da bayraklısı!..
***
Kışlaların tel örgüleri ardından yükselen tabelalarda şu cümle yazılıdır:
"Ülkesini en çok seven, işini en iyi yapandır."
Milliyetçilik yarışının hızlandığı günümüzde hatırlanması gereken, sade, ama anlamlı bir kıstas bu...
Ülkenin her yanında al bayraklar havalanıyor, "Kahrolsun"lar ve "Yaşasın"lar haykırılıyor.
Kim daha büyük bir bayrağı daha yükseğe çekerse, kim daha üst perdeden lanet yağdırabilirse, vatanı sevme yarışında ipi onun göğüslediği varsayılıyor.
Milli Takım futbolcuları maç öncesi esas duruşta göğüslerini kabartıp İstiklal Marşı okurken kararlı bakışlarla asker selamı çakıyorlar.
Sonra grubun en zayıf takımıyla maça çıkıp çok kötü oynuyor ve berabere kalıyorlar.
Bir sonraki maça Mehter Marşı eşliğinde ve yine bayrakla çıkıyor millilerimiz...
Sonuç?
1-0 yeniğiz...
***
Oysa bayrak, zafiyetleri kamufle etme amacıyla kullanılmamalı...
Aczimiz, hamasetimizin gürültüsünde boğulmamalı...
Dayanışma jestleri önemli; ama vatanseverliğin kıstası, önce işini iyi yapmak olmalı...
NATO'nun en büyük ikinci ordusu, çeyrek asırdır sürdürdüğü savaşta hâlâ bu kadar çok şehit veriyor ve askerleri kaçırılabiliyorsa, burada bayrak sallayarak örtbas edemeyeceğimiz kadar ciddi bir sorun var demektir.
Ama bunu tartışamıyoruz.
Sorunu soğukkanlılıkla masaya yatırması gereken basın, bunu yapamamanın acısını savaş boyaları sürünerek çıkarıyor.
Askerlerimizin neden kaybolduğunu, nerede olduğunu sorgulamamız yasak; onu yapamamanın boşluğunu "Haydi savaşa" başlıklarıyla dolduruyoruz.
"Dünyanın en iyi 300 üniversitesi" arasına giremeyen üniversitelerimiz çok gurur verici açıklamalar ve etkili yürüyüşler yapıyor.
İyi oynayıp maçı kazanamıyoruz ama, beceriksizliğimizi, şehitlere yardım kampanyasına önderlik ederek unutturuyoruz.
Sıkıştığımızda Amerika'ya sert çıkıp kafa tutuyoruz ve böylece, bunca zaman sorunu "Dur bakalım Amerika ne diyecek?" diye geçiştirdiğimiz unutulur sanıyoruz.
O yüzden, terör bahsinde de, maçta olduğu gibi, tribünde kükrüyor, ama sahada dökülüyoruz.
***
İlke şu olmalı:
Üniversite öncelikle iyi araştıracak, basın enine boyuna soruşturacak, asker ülkesini mükemmelen savunacak, hükümet doğru dürüst politika oluşturup uygulayacak, futbolcu sahada güzel oynayacak, maç kazanacak.
Bunu başardıkları zaman zaten vatanlarını çok sevdiklerini kanıtlamış olacaklar.
Ve görevini yapmış insanların huzuru içinde bayrak asıp, slogan atarak tepkilerini, dayanışmalarını gösterecekler.
Bayrağımızı, işini yapamayanların zaafını kapatan bir örtü olmaktan kurtarmalıyız.