Menekşe moru gözlüm, al yanaklım, seni bir daha dövmeyeceğim. Lütfen
artık eve dön. Bak Yaşar halıya kustu, kusmuk seni bekliyor. Ayaklarım
bugün de hep seni aradı, yıkanmak için. Seni çok arıyorum, bir haftadır
akşam rakılarının tadı tuzu yok... Ev sensiz çok ıssız. Gerçi nasıl,
nerede yattığımı, kime nasıl çaktığımı falan hiç hatırlamıyorum ama
onun sen olmadığını bir büyük rakının sonunda dahi hissedebiliyorum.
Kezban,
ben sana aşığım. Eve döndüğün gün, bunu arkadaşlarla kutlayacağım. Sen,
kanlar içerisinde evden kaçarken nasıl duygulandığımı bilemezsin.
Elimdeki şişeyi, hırsımdan ananın fotoğrafına fırlattım. (Artık
duvarları gelince silersin.) Kezban bir de gelirken 2 paket kısa
Maltepe getirebilir misin?
Dün Zeynep okula gitmeyip dolma sardı,
ben de okeye dönerken dikkatleri dağıtmak için habire dolma
yiyip,"yiyin yiyin nefis olmuş" dedim. Nasıl zeka ama.. Zeynep'in
tezkeresinde okul ve sınıf kısmını boş bıraktım. Onu da mı ben
dolduracağım?
Bu sabah seni kaçırışım aklıma geldi, efkarlanıp bir
cıgara yaktım. On dört yaşlarında taş gibi kızdın. Nasıl; Mehmet,
Abidin, Ramazan, Yusuf gelip seni döve döve taksiye atmıştık? Peki,
seni piknik tüpü ile dövüşümü hatırlıyor musun? Yeni evliydik, bir
boğaz gezisi dönüşüydü. Mehmetgiller kapıda bekliyorlardı, sen daha
roka bile hazırlamamıştın ve Ramazan içeriden "ROKA!" diye bağırmıştı.
Mutfağın kapısını içeriden nasıl kilitlediğimi, ocağın oradan tüpü
nasıl kaptığımı falan hiç hatırlamıyorum. O gece Ramazan 'lar gidince
sen Yaşar ‘ı doğurdun. Huysuz mu huysuz, koca burunlu Yaşarımı... Bu
arada son maaşınla Yaşar ’a don falan aldım...
Artık yuvana dön, asabımı bozma!
Kocan Haydar